2 Mayıs 2013 Perşembe



Yine gece oldu...
Etraf yine aynı sessizlikte,
Şikayet ediyor hayata.
Olması gerekenler yerinde yok;
Mesela ben,
Yine aynı pencerenin altında,
Tekrar sensiz bir sabaha açmak için
Yumuyorum gözlerimi gecenin karanlığına,
Ölüm ise sanki bir adım uzağımdan bakıyor,
Vakit kolluyormuşçasına bana.

Çağla ÖZKÖPRÜLÜ 

Unutmayın Hepimiz Potansiyel Birer Engelliyiz

  Geçmiş yıllarda ülkemizde nüfusun belli bir kısmının engelli olmasına rağmen, engelliler için tanınan ayrıcalıklar vasat düzeydeydi.Bunun ülkenin eğitimine ve görgü düzeyine bağlı olduğunu düşünüyorum.Ülkemiz gelişmekte olan bir ülke olduğu için bazı konulara önem verilmiyor.Bunlardan biri de engelli hakları.
   
   Önceden insanlar engellilere başka bir gözle bakıyorlardı. Bu bakışta acıma hakimdi ama engelliler bu bakışın çoktan ne anlama geldiğini anlamış, böyle konulara kızıyorlardı. Üst mevkiler için ; "okumuşlar fakat insan olamamışlar" diyorlardı. Bizim için hiç bir şey yapılmıyor.

   Şuan gelinen noktada ise ülkemiz eskiye nazaran daha bilinçli.Ülkemizde bir çok kampanya başlatıldı en yakın zaman da  yapılan "Mavi kapak kampanyası" diğeri "Engelliler için engel yoktur, engelli alan vardır." Kampanyası ile toplu taşıma da bir çok yenilik yapıldı. Sorun yaratan alanlar düzeltilmeye başladı. Üst geçitlere, tren istasyonlarına, otobüslere rampa ve asansörler yerleştirildi. Engelli yayalar için yaya yolları yapıldı.
    
    Kısacası ülkemizde engelli alanlar azaldı bu olayın ülke ve insanlık için çok önemli olduğunu hatırlatarak hepinize engelsiz günler diliyorum. 

1 Mayıs 2013 Çarşamba


Yine Yeşillendi Fındık Dalları

   İnsan olarak bir şeylere değer, anlam yüklemeye pek bayılıyoruz nedense. Ben de öyleyim, çoğu şeyi biriktiririm. Anlam yüklerim, ona zarar gelirse üzülürüm. Cansız nesnelere yüklediğimiz anlamlar yetmezmiş gibi bir de mevsimlere anlam yüklemişiz. ‘Sonbahar ayrılıklar mevsimi, hep böyle canım…’cılar, ‘Olum yaz geldi, canlansana biraz yaa!’cılar, ‘Kış beni hep hüzünlendirir, bi’ kahve?’ciler… Ve bahar, İlkbahar

   O ‘Her şey güzel olacak, biliyorum.’ havaları. İnsanları asıl yıpratan tripler. Mutluluğumuzu, canlılığımızı, neşemizi, yenilenme isteklerini günlerden, haftalardan, rakamlardan ibaret olan aylara, mevsimlere endeksliyoruz. Sonra her şey aynı kalıyor, değişmiyorsunuz, belki o aralar ‘Yıldızınız sönük (!)’  işler yolunda gitmiyor, üzülüyorsunuz. ‘Hani her şey güzel olacaktı? E biz demedik ki sana, ‘Allah seni inandırsın, Bahar mevsiminin ilahi bi’ gücü varmış, her şeyi değiştiriyormuş, inanır mısın?’ diye. 

***

   Hani kliplerde, filmlerde falan güzel bir sabah olur. Kadın uykusundan gerinerek uyanır, garip bir ses çıkarıp mutlu mutlu ‘Çok güzel bir sabah değil mi sevgili “Kendinizi İyi Hissetmek Mi İstiyorsunuz?”  seminerinden arkadaşlarım?’ havalarında uyanır. İçeriye güneş ışığı girmiştir, mevsimlerden bahardır. Kadın içinden ‘iyi ki bahar gelmiş, ehehe’ diye geçirir…

   Öyle olmaz, olamaz. O sabah illa ki ters dönmüş bir terlik seni rahatsız edecek, açtığın çeşmeye sıcak su bir türlü gelmeyecek ve üst kat komşun seni rahatsız edecek derecede sesler çıkartacak. Ve bunlardan hiç birinin baharla ilgisi yok! Herhangi bir gün, herhangi bir mevsim… Yenilenemeyeceksin. Değişemeyeceksin. Her şey güzel olmayacak, mutsuz olacaksın.

   Ama eğer bir güç veriyorsa bu size, hadi olmayacağını bile bile bir kez daha haykıralım yüksek sesle: ‘Bu bahar her şey güzel olacak ve ben değişeceğim!’ 

Betül Yılmaz

Hayata gülümsersen hayat da sana gülümseyecek...

  İlk önce güçlü durmayı bileceksin, dik duracaksın  hayatın oyunlarına karşı, ona inat edercesine gülümseyeceksin ki hayata o da senin bu yenilmezliğini görünce sana güler yüzünü gösterecek. Tabi ki her zaman gül demiyorum, gerektiği yerde kız, gerektiği yerde oturup mosmor olana kadar ağla; ancak şunu unutma her şey sırası geldiğinde güzeldir, anlamlıdır. Duygular da işte tam olarak böyle... Fakat eğer güzel ve doyulası bir yaşam geçirmek istiyorsan bu dünyada, etrafına pozitif bakmayı bileceksin. Hatta görenler sana imrenecek.

  Her şeyi içine atıp, dışarıya mutlu gözükeyim derken de kendi kendini yıpratmayacaksın tabi. Şöyle bir dost edineceksin mesela ama öyle bir dost olacak ki düşünmeden anlatacaksın içindekileri ve o da sana düşünmeden destek olacak, paylaşacak seninle hayatını, mutluluklarını ve hüzünlerini. Böylelikle omzundaki yükleri de hafifleteceksin hem. Hem de hayatında güvenebileceğin biri olacak.

  Sonra hayatını tam anlamıyla yaşamak istiyorsan eğer, aşık olacaksın mesela. Çünkü hem gerçek mutluluğu hem de gerçek acıyı, hüznü onda tadacaksın. Paylaşmanın ve gerçek değerin ne demek olduğunu onunla öğrenecek, hayatın zorluklarını beraber sırtlayacaksınız. Böylelikle yüzündeki gülümseme daha çok büyüyecek ve sen böyle gülümsedikçe hayat sana daha da çok gülümsemen için bir sürü neden sunacak.

  Hayatının renklenmesi için sana fırsat verecek mesela. Hayatını, varlığının değerini anlaman için seni bir aile sahibi yapacak ve sen böylelikle kalbindeki sevgiyi hayatındaki önemli insanlara eşit şekilde dağıtmayı öğrenecek, artan sorumlulukların sayesinde birilerinin sana ihtiyacı olduğunu düşünüp hayatına bir şekilde devam edecek ve artık ailen için yaşamaya başlayacaksın; çünkü ailen bundan sonra senin önceliğin olacak. Böylelikle kendinden, hayatından fedakarlıklar yapmayı öğretecek hayat sana.

  Ve gün gelecek hayatın tüm yüzlerini tanımış olacaksın. İşte o zaman sıra sana gelecek; hayatı boyunca üzülmesini istemediğin insanlara yaşamın boyunca hayattan öğrendiklerini sen öğreteceksin. Sana göre doğru olanları onlara aktaracaksın onlar da anlattıklarından kendilerine göre doğru olanı seçecek, hayatlarında bunları kendilerince yorumlayacaklar.

  Sense bir gün bu hayattan göç edip gittiğinde;
Öğrettiğin doğrularla sonsuza kadar yaşayacaksın...
                                                                                            Çağla ÖZKÖPRÜLÜ

18 Nisan 2013 Perşembe

Bahar Gelir Hoş Gelir.


  Bahar.. Kışın bittiğini, yazın da gelişini uzaktan haber veren mevsim. Bahar şenlikleri, bahar festivalleri ve bahar bayramları ne kadar eğlenceli, insana zevk veren olaylar. Mesela ,bahar hangi ülke derseniz -ki demezsiniz, çünkü kimse demez- bence İngiltere, İrlanda tam bahar ülkelerdir, kısaca Britanya bahardır. Tepende güneş varken yağmur yağar, sırılsıklam olduğun, bir yere saklandığın an yağmur durur, hava ısınmaya başlar. Dengesiz bir olaydır açıkçası. Yağmur, yeşillik vs. deyince baharla bağdaştırmayalım hemen.  Bir de Muson yağmurları vardır ki.. Allah korusun tsunami falan hep oralarda zaten.

  Eskilere baktığımızda baharla ilgili yüzlerce yazı var. En azından İran ve Türk destanları var. Alaska'dan Ardahan'a, Bakü'den Tokyo'ya her toplumun bir bahar ritüeli var. Bence en zevklisi Çin işi.  Farklı renklerde  ipek giysili insanların, davullar eşliğinde ahenkli dansı. Sırf 'bahar geliyor dansı' için aylarca büyük bir disiplinle çalışılan koreografiler, makyajlar, platformlar...


   Tabiki en cafcaflısı elbette Türklerin.Mesela; Mersin'deki Toros Türkmenleri ''Mart İpliği'' adı altında ağaçlara bez bağlarlar. Ağrı ve çevresinde ise dilek tutarak, kapıları dinleyip, içerideki konuşmaları yorumlayıp dileklerinin tutup tutmayacağını anlamaya çalışırlar. Giresun'da ise Nevruz'a ''Mart Bozumu'' denir.  Akarsulardan su getirilip, hayvanların üzerine serpilir. Bir de yumurta boyama vardır. Aslında Amerikan dizi ve filmlerinde duyduğumuz/gördüğümüz yumurta boyamayı Türkler yüzlerce yıl önce, diriliş gününün aksine 'bahar'ın gelişini kutlamak amaçlı boyamışlar.

M.Çağatay CEBE